30 Haziran 2010 Çarşamba

arayış

Bir şey var aradığım ama ne olduğunu bilmediğim.
Bir yer var aradığım ama nerede olduğunu bilmediğim...
Biri var beklediğim ama kim olduğunu bilmediğim...
Bir düşüm var sürekli gördüğüm ama hep yarısında uyandığım...

acı

Bedeni büyürken çocukların bacakları kolları her yeri acır, ruhu büyürken bir yetişkinin en çok yüreği acır... Acısız büyümek yoktur!

fark

Ya herkesin gördüğünü görmem
ya kimsenin görmediğini görürüm,
gösteremem...!

ezber

Şimdi yeni şeyler söylemek lazım...
Eskidi bütün söylenenler...
Kimse birşey öğrenmedi...
Ama güzel ezberledi herkes...

izafi

Zaman dünyanın doğusunda ayrı batısında ayrı işliyor...
Ortadoğu'nun ortaçağı yaşanırken Batı'nın milenyumu arasında sıkışıp kalan Anadolu'dayız biz...
Yani zamanın unuttuğu bir yerde...

yangın

Fabrikaların kapatılıp, alışveriş merkezlerinin bolca açıldığı bir ülkede herşey hızlı tüketilir, hiç birşey üretilmez... Şimdi herşey hazır giyim gibi giy çıkar o olmadı bunu giy çıkar... Modası geçmiş duyguların googlede hazır giyim fikir ve sözcükler var al giy çıkar...

Düz/en

Düzenin düzensizliği, düzensizliğin düzeni...
Bu bir çağ yangınıdır alev alan insanlık!

yetmiyor

Ne şiirler, ne şarkılar, ne makaleler ne kocaman kocaman laflar kar etmiyor... Bir şey var yetmiyor ifade etmeye, herşey basitleşti gözümde, kendimi bir uçurumdan atıp yamaç paraşütü yapsam Ege'de... Ölüdeniz'e doğru süzülsem kuş gibi çığlık çığlığa belki iyi gelirdi...

29 Haziran 2010 Salı

hâl

Halden hale geçişlerimde pasaport ve vize sorunu yaşamıyorum...
Sınırsız ve fütursuzca o halden bu hale geçebiliyorum...
Yaşasın sınırsızlık, özgürlük ve hür irade ile halden hale geçişler...
Ve umursamadan düşüşler...
Kalkarken kendine gülüşler...

şelale

Bir şelalenin altından geçmek
Ama adım adım geçmek
Beş saatte geçmek
Bir ağacın gölgesinde uyumak
Ama saatlerce uyumak
...Bir şelale sesiyle uyumak
Bir hamakta sallanmak
Şiirin benzersizini yazıp
Şarkılardan fal tutmak istiyorum
Ama illaki şelale istiyorum
Gözlerimi kapatıp suyun konuşmasını dinlemek...!

kaçış

hiç birşey düşünmeden yaşayabilmek
hiç birşeyi takmadan
bir asalak gibi
bir salak gibi
bir öküz gibi
...
dağın başında bir başıma
yaşayabilsem mağara adamı gibi

anlaşılmaz

Hani anlaşılmak değil istediğim
ben bile anlayamıyorken beni
fakat şöyle yürekten dinleyebilselerdi belki
yalan gözlerle anlamsız bakışlarla değilde
sıcak samimi ve içten dinleyen olsaydı da anlamasaydı yine!

gezegen

tutmuycam ben bu gezegeni
rutubetli küflü beyinler
pis kokan düşünceler
mantar bağlamış felsefeler var

düşünce

çıplak düşünceler - çıplak ifade edilmek ister!

oysa düşüncelere çarşaf giydirdiler...

kendine yabancı

Hiç kimse kendisi değil!
Kendisiyle değil.
Kendinde değil.
Göz ucuyla bakıp dünyaya
Kulak misafiri olup fikirlere
Modaya uygun kelimeler telaffuz edip
Başkalaşmaktayız birbirimize...

28 Haziran 2010 Pazartesi

düş/ü/yorum!

Düşüyorum
Tut beni
Düşüyorsun
Tutsam seni
Ya birlikte düşüp
Ya birlikte mi kalksak
Becerebilir miyiz ki?

Üşüyorum sar beni
Söylediğim her intizar yalan
Seni nasıl sevmem?

batmak

Bataklığa mı düştünüz, ne kadar çırpınırsanız o kadar çabuk batacaksınız...!

Sizi iyi edeceğini
Sandığınız herşeye böyledir yapışmalarınız
Çamura düşmüş kelebek gibi çırpınırken
Kanatlarınızdan dökülür bütün sim
Çamura karışır...

Ne senin simin
Çamurun işine yarar
Ne çamur seni anlar
Ne sen kanatsız uçabilirsin
Uçamayacak olsanda
Yürümeyi deneyebilirsin

Şimdi kalkıp düşün
Bataklık mı içine düştüğün
Yoksa çamur birikintisi mi?

zor

"Zor" hep bizim gibilere düşer...
Çünkü bizim "aklımızla" zorumuz var...!

yol

Öyle bir işe soyunduk ki biz,
Bu işin sonunda herşey mümkün
Ölmekte kalmakta...
Bu yol o kadar güzel bir yoldur
Ayaklarımıza çakıl taşları
...Ellerimize dikenli teller batar
Biz daha fazla insanlaşır
Daha çok inançla dolarız
Arada takılıp düşmelerimiz olmasa
Daha hızlı koşarız
Dedim ya bu yol uzun-çetin-heyecanlı ve güzel
Bu yola çıkmak biraz cesaret
Daha fazla delilik ister...

27 Haziran 2010 Pazar

iyi

yaralıı bir kalp
yaralı başka bir kalpte mi
huzur bulur?
kollarım sarılacak birini arar
sarılacak birini bulsam
iyi olur muyum?

niyaz

Ey aşk
Kusuruma bakma
Ne taşıyabildim ağırlığını
Ne taşıyacak birinde buldum seni

kusur

onüç kusurlu hareket
kendime bir özür borcum var
beni incitmelerine
izin verdiğim için
hep bu öğrenme merakımdır
başıma bu işleri açan
kusurluyum
küsüratsız
tam ve net

tövbe

"hayat bana hep en zor soruları sorar"

cevaplayamam...

Bulmaca

Eyvallah...

Kah inerim dip derinliğe
Kah çıkarım semanın yüzeyine

Bulamam kendimi!

Neredeyim?

arayış

adını koyamadığım
bir şeyi aramaktayım
belki hiç bir zaman
bulamayacağım

sitem

Hüzünlüyüm
Ölesiye
Çocuk benliğimin
Taciz edişlerinden
Yorgunum
Kırgınım

Öyle sıtkım sıyrıldı
Herşeyden ve herkesten
Deneme bir iki
Sonuç hep yanılgı
Yazık gönlüm
Kendine artık acı

Deneme

"Son şiirlerim çok basit
Evet...
Çünkü sana yazıldılar"

Şiir bir aşka yazılıyorsa şayet
O aşkın niteliğinde dönüşür
Ya edebi esere
Ya sıradan kelime dizinlerine

Haklısın...
Bunlar şiir değil
Saçmalık...
Muhattabı sensin
Ne bekliyordun ki?

Yalvarış

Baldırı çıplak
Yüreği fakir
Aklı karışık
Benliği darmadağınık
Seni sevme ihtimali mi?
Gördüm zaafiyetini
Bu ihtimalden
Çok oldu vazgeçeli

Beni tanıdığını mı sanıyorsun?
Ben bile henüz tanımıyorken!
Her zaman ki gibi
Yanlış tahmin
Yanlış kanı,
Bilemedin...

Yalvarış
Kime ne diye?
Sana mı?
Asla mümkün değil...

Uzaktan bakınca adam
Yakına gidince
Ham meyva
Dokunursun sen bana :))

26 Haziran 2010 Cumartesi

kuzu

Ne çok güldürdün beni
Zavallı kompleksi fifi

Ne tuhaf, kendini,
Nimet sanma gafletindesin...

şeker

Şiirlemeler
Şekerlemeler
Kadar tatlı
Fakat
O kadarda
Eriyicidir

23 Haziran 2010 Çarşamba

otel

şimdiki aşklar
otel odalarında
kirli çarşaf
kullanılmış yastık
no coment
notlarıyla
yaşanıyor!
ağızdan ağıza
çiğnenen sakız gibi
mide bulandırıcı

Kuş Gibi

uçabilsem gökyüzüne
dokunabilsem bulutlara
göçebilsem ordan oraya
her yerde yaz
hep uçarı
kuş gibi

iyiki varsın

kalbim
iyiki varsın
ya olmasaydın?

Ya?

herkeste bir maske
her maskede bir surat
kime ait bilinmeyen

Sultanım

o mavi gözlerine
o ipek saçlarına
o unutulmazlarına
eşsizliğine
ben seni anladım desem
kendimi kandırmış olurum

Ney

ilahi bir ses
kozmik bir nefes
gözlerimi kapatıp
söylediklerine
kapıldım

22 Haziran 2010 Salı

Mefa

Vefanın adı
İstanbul'a verilmiş
Öyle ise aranan
Mefa'dır şimdi

20 Haziran 2010 Pazar

haberdar

kimsenin bilmediği
kimsenin görmediği
anlamadığı
anlamlandıramadığı
şeydir benim bahsettiğim

tırnak arası

"kendimden kaçıp gönlüme sokuldum"

armağan

Doğum günümde
Kollarını açıp gel
Kendime saracağım
Gözlerimi yumacak
Bakmayacağım
Sırf sen içimden
Düşme diye

izzet-i nefs

nefs-im
toktur
hiç açlık
görmedi
toklukta görmedi
ama
olsun

davet

huzuru
huzuruma
davet ediyorum

kaç?

Ben aşkta mantık aramadım
İşin içine akıl girdiğinde
Aşkın büyüsü bozulur
Ben bozmadım
Bakire aşkın kızlığını
Sana bozdurdum

kendi ininde

vahşi tabiatımı
ehlileştirebilecek
mahluk yaratılmadı
ruhum hala kendi ininde saklı

gökgürültüsü

Aşığım hala
Aşka inanmasamda
Başka bedenlerle sevişiyorum
Senden sonra
Hiç sınır tanımıyorum
Seni içimden atmaya çalışmıyorum
Üstüne başka aşklar yaşayıp
En derinime gömüyorum
Gökgürüldüyor İstanbul'da
Duyuyor musun oralardan?
En kuytularımda sağanak bir yağış var
Bana seni soruyor!

tutku

köreltiği
yakıcı
küçültücü
uyuşturucu
bir yalandan ibarettir!

açık kapı

benim rüyalarım
kapısız barakalarda saklı
penceresiz duvarlardan
güneşin doğuşunu izler
kilitlenmemiş kapıları açarım

özlemek

öyle bir sövmek
geçer içimden
gelmişe geçmişe
çocukluğumdur
özlemini duyup
için için yandığım

sen

Gidebileceğin en uzak yere git
Ben olduğum yerde duracağım
Ve sen sonunda sağ yanımdan
sol yanıma düşeceksin
Korkma seni tutacağim

hırs

En anlamlı sözü
En kısa kelimelerle
Anlatma çabasındayım

Düzlem

Bir doğruyu ne kadar eğebilirsin?
Başka eğrilere karışıncaya kadar mı?

Soru

Kendi içindeki boşluktan
Düşer mi insan?
Ben düştüm

16 Haziran 2010 Çarşamba

gel sen beni dinle



inanma anlatılan masallara
gördüğün herşey yanılsama

kuşatma



yalnızlığın
kuşatması
altındayım
kalabalıklar
içimde
yalnızlıklar
dışımda
ya da
tam tersi

Ve şeytan meleklikten istifa etti!




Kalbimi aldırdım
Artık kalpsizim

Bundan sonra böyle
Götüyle zelzele
Yaratan sen misin?

Bütün afetler gibi
Doğal afetim
Tabii ve dünyevi
Volkanı
Sarsıntısı
Fırtınası
Seli
İçimde, sebebim değilsin!
Olamazsında...
Sandığın gibi
Sanmadığın gibi
Hiç birşey gibi
Değil...

aşk oyunu




ne söylediklerin
ya da söylemek istediklerin...
ne sevmelerin,
sevişmelerin,
...sitemlerin...
hiç ama hiç
umurumda değil sevgilim...
öyle söndürülmüş ateş ki bedenim
zerre kadar
ruhumu etkileyemiyorsun artık...

ne kadar zavallısın bebeğim,
geçmişte söylediğin romantik
aptalca sözleri düşünüyorum
ve kahkahayı basıyorum...
o kadar yani...

kalbimi dinliyorum sonra
seni düşününce çarpıyor mu diye...
karnımı öyle yalanlara doyurmuşsun ki
o yüzden etkilenmiyorum bile...
hadi minik serçem git başka bir dala kon...
kollarım ve dallarım
başka bir sevdaya tutulu şimdi...
kendimde bir ateş yakmadım daha
ama başka bir bedeni tutuşturdum tesirimle...
ve aşk oyundu madem ki iki kişilik
onu en iyi ben oynamazsam
namerdim...

8 Haziran 2010 Salı

gönül-hane




sen bilmezsin düş prensi,
rüyalardan çıkıp gelmeyen
anka kuşunun kanadında sakladığı,
hazine neydi?

damarıma nasıl enjekte ediyorum
zemherinin,
ayaz gecelerinden yazgı,
türkü dilli sevgiliyi?

dudaklarım arasında tutunan
sigara gibi tükensemde
aklım başımda olduğu halde,
ateşi aşkına yaktım kendimi.

bilirim yar, vuslat bir masal
bizden başkası inanmaz
yanardağ gibi eritir,
avuçlarımız arasında iz bırakanlar.

günahsa günah deyip
kanat çırptık aşkın ummanında
kefareti ödenmiş vebalin
daha yolun en başında.

kalbime, çentik atıp kaçacakmısın,
der gibi baktı gözlerim
çizik çizikti, ödenmişti bedeli,
vebali üzerine yüklü suallerin

kudreti olmayan dil
boyundan büyük konuşur, su yüzeyinde
ömür akıp gider,
izi kalmaz hatıraların,
aklının en ücra köşesinde.

1 Haziran 2010 Salı

içime kaçış


Kimse dinlemeyi beceremedi, kalbimin sızısını, peki Allah'ım anlatamayacağım derdi bana niye yükledin?

Ne kendime ne bir başkasına beğendiremedim beni... Öyle işe yaramaz hissediyorum şimdi... Bir dost omuzuna öyle hasretim, içimde kopmakta olan fırtınadan haberi yok hiç kimsenin...

Çocukluğum geçiyor gözümün önünden, neler yaşamışım neler, intihara şahit olmuşum, bir çocuk için ne zordur kim bilebilir?

Birine sarılıp uyumak sadece uyumak ve yalnız olmadığını hissetmeye çalışmak ne zormuş meğer, sarıldığın adamlar bedenine sahip olmak istemiş hemen... Kim anlayabilir?

Aşk peşinde koşmuşum dost hasretiyle yandığımdan... Aşk hafifletir acılarımı sanmışım, meğer aşk daha fazla yaralıyormuş...

Dost dediğimse sadece nasihat verirmiş, oysa onların bana verdiği aklın fazlasını verdim kendime, onların gösterdiğinden daha doğrusunu gösterdim kendime yol ve akıl değil ki aradığım anlayış sadece...

Ah vah duymakta istemiyorum, hiç kimse bilmiyor mu sihirli sözcüğü, ihtiyacım olan kelimeyi, en azından dinlemeyi kimse bilmiyor mu?

Dilsiz miyim?

Bir omuza yaslandığımda çok mu ağır geliyor başım... Herkes benden daha akıllı ve daha bilgili, ben her zaman hatalı, hep yanlışta olan arızalı...

Küçücük bir kız çocuğuyken bile dizine alan adamlar o çocuk ruhumu taciz ettiler yaraları hala kapanmadı... Bunuda kimse anlamadı... Yine hatalı olan bendim, yanlış anlamış olmalıydım her zaman ki gibi...

Nasihatler bitmek bilmez nasihatler... Sen şöylesin sen böylesinler, yaftalar, prangalar, imalar, lar lar lar...

Şimdi kendi kendine konuşmakta olan bir deliyim... Kendi omuzuma baş koyup kendime akıl vermeden bu acının beni büyütmesini bekliyorum...

Güçlü ve dişli görünmek zorundayım kimse içimin yaralarını görmemeli, bu yaraları açanlarla ortak olup acılarıma gülüyorlar... Eski aşklarım yeni aşklarına onlara nasıl aşık olduğumu anlatıp tatmin oluyorlar...

Öyle gereksiz ve öyle görünmezim...

Bir kadın, bir acı, bir ruh ve kaybolduğum dünyada kendimi aramaktayım...

Herkesin bir bahanesi var...

Peki ben üstleniyorum hatalarımı ya siz kusursuz musunuz?