16 Temmuz 2010 Cuma

döngü

İnsan sonsuzu aradı, sonsuzu sorguladı, arzuladı, anlamadı,
anlamlandıramadı... Düşledi, düşündü, yanıldı, yanılmadı ve kendisiyle
gözgöze geldiği anda gözden kaçırdı...!

Sonsuzluğu resmetmeye
...niyetlenen ressam, şair kesildi, heykelleşti, şaşkınlaştı, milyar
yıldır aradığı şah damarından daha yakındı...!

Şekline o kadar kapıldı ki, manayı kaçırdı...!..

Manaya o kadar daldı ki, şekli kaçırdı...!

Kapılar yaptı, kendisinden saklanmak için, sonra o kapıları açmakla uğraşıp durdu, pencereler yaptı görmek için, göreceğine baktı durdu.

Neresinden baktığına bağlıydı biraz zerre ile mana arasında ki sonsuz fark... Ya da benzerlik... Bir nokta ile başladı her şey, nokta zaten sonsuzluktu.

Sayıların miktarı önemli mi? Sıfırı olmayınca bütün rakamlar yalnız... Ve kendine dönüp bir bak kaç tanesin?

Bir elinde fırça gördüğünü çizer, bir elinde kitap anlamak ister... İlk bakması gereken yere en son bakar, ilk aklına geleni ya anlar ya anlamaz... İlim, irfanı öğretilir sanır, oysa her akıl kendi öğretmenidir kendinin. Öğrendiğini sandıkların ezberlediklerinden ibaret, öğrenilmiş ezberleri resmet..

Adem ve Havva'dan ibaret olduğunu mu sanıyorsun? Oysa bütün evren senin kardeşin, bak şu üzerinde oturduğun yıldız mesela...!

sonsuzluk bir döngüdür aslında...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder