2 Mayıs 2010 Pazar

başka bahara kaldı

BİR BAŞKA BAHARA KALDI


Duygusuzlaşıyor muyum ne?

Artık çekilen bütün acılar bana anlamsız geliyor... Bir bakıyorum şöyle dünyaya, sanki hepimiz tuhaf bir hesaplaşma içindeyiz... Bir yanda milyonlarca insan cehaletin içinde can çekişiyor...

Din, iman başkalarının kontrolünde... Vatikan’dan emirler almış müslüman din adamı gibi kurgusu ancak cahil mahallesinde tutacak bir film izliyoruz... Biz bu sahneyide, bu filmide görmüştük... Kaçıncıdır aldanıyoruz...?

Acımıyorum bu yüzden, acınacak hallere düşenlere... Kör birine renkleri nasıl anlatırsın? Görmüyorlar işte... Vatikan’dan emirler alan müslüman din adamı, müslüman mahallesinde salyangoz satıyor, üstelik alıyor kendilerine müslüman diyenler... Sıkıldım artık bu aldatmacadan bu ne kadar garip bir dünyadır?

Din kitaplarında yazan bize çocukluktan ezberletilmiş garip ve inanılmaz hikayelerle büyüdük... Aklımız başımıza gelipte biz soru sormayı öğrendiğimizde, yanıt veremeyip "böyle konuşma dinden çıkarsın" dediler... Dinden çıkmak o kadar kolay mıydı? Din bir asansör müydü ya içinde kalacaksın ya dışına çıkacaksın... Kimdi bu hakkı kendilerinde görüp soru sorana dinden çıkma palavrası sıkanlar? Vahiy mi almıştılar?

Yahu kardeşim, Kuran yetmiyor mu sana diyorsun, Kuran’ı ancak alimler anlar diyorlar... İyi de o zaman Kuran neden herkese gönderildi, ölülere okuyalım diye mi? Okuduğunu anlamak için alim olmak şart mıydı?

O zaman Kuran neden "yaratan rabbinin adıyla oku" demişti? Ya da bunu ancak alimler okusun geri kalan ahali Vatikan’dan emirler alan müslüman din adamına uysun demedi?

Din böyle bişey miydi? Din, insanın aklına güvenmeyen, onları ayıran, birilerini kayıran, şekle itibar eden, dili başka söyleyip, kalbinden başka şeyler geçiren, dindarlığını çıkar kapısı yapan ve bununla payeler takınan... Bu adamların dini miydi bu?

E madem biz soru soranlar dinden bu kadar kolay çıkıyoruz... O zaman boşuna geldik bu dünyaya... Sorduğumuz her soru havada asılı kaldı... Bu ülkenin aydınlık günleri bir başka bahara... Dini maske edinenlerin dünyasıymış bu dünya... Yeşil sermayecilerin, Kuran Kursu açıp kapısında bağış toplayanların, yoksul ve muhtaç insanların duygularını ve inançlarını sömürenlerin, yalancıların, düzenbazların, ikiyüzlü münafıkların dünyasıymış...

Sorma, kurcalama, birleştirme, parçala, kula kul, şeyhlere mürit ol... Senden ala müslüman olmayacak...

Güzel Atatürk sen bütün mücadeleyi bugünler için mi verdin...?
Seninde dünyan değilmiş bu dünya... Sende yanılmışsın Mustafa Kemal’im...
Onca emeğin ardından dua ederler mi sandın, bak seni ve eserlerini yok etmek için neler yapıyorlar... Ya biz seni sevenler, seni anladığını sananlar, yoluna baş koyanlar, biz ne yaptık... Birileri tüketti biz seyrettik...

Hani ülkücüler, hani ulusalcılar, hani demokratlar, hani Kemalistler... Hani kendilerine miliiyetçi diyenler?

Sevsinler sizin vatanseverliğinizi... Çarka yenik düştük işte dün bu ülkede komünist avına çıkan ülkücüler... Ülkücü avına çıkan komünistler... Sağıda soluda bu ülkenin bütünlüğü ve barışı için çırpınırdı, sonra birbirilerini kırdılar... Alın size teröristlerin, gericilerin, yobazların, dini ve ırkı çıkar kapısı yapanları Türkiye’si...

Doya doya yaşayalım...

12 Ocak 2008

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder