2 Mayıs 2010 Pazar

zeytin dalı

ZEYTİN DALI


Beyaz bayrak sallıyorum baksana, beyaz güvercin gönderdim birde, ayağında mesajla... Sigaramın dumanıyla neler yazdım havada kaldı hepsi... Bir resim yaptım henüz hiç kimse görmedi... Bir şiir yazdım kimse okumadı... Bir ev yaptım kimse misafir olmadı...

Sus kimseye söyleme ama kutuplarda ki buzlar bile eriyormuş... Küresel manada ısınıyor muşuz? Senin buzların ne zaman eriyecek, sen bu kürenin içinde değil misin?

Barış güvercini mi vurdun mu kanadından...
Zeytin dalımı kırdın mı?
Sırlarımı açtın mı aleme?
Teslim bayrağımı yaktın mı?

Bu ne öfke a canım, seyr-ü seferde misin hala, dönsem haberin olmayacak...

Senden sonra askerliği 15 aya düşürdüler, Amerika Irağa girdi de çıkmak üzere... İkiz kuleler bombalandı... Memleket havalandı... Herkes yalancı oldu senden sonra... Görünen başka, görünmeyen başkaydı... Sen gideli, pazar günleri gazete almıyorum... Hatta kahvaltı da etmiyorum...

Meraklı komuşumuza gülümsüyorum her sabah güvercilere su verirken, bana seni soruyor, gelecek diyorum... Belki de yoldadır... Deli midir nedir der gibi bakıp içeri giriyor Nergis hanım...

Uyuyorum, uyanıyorum, şarkılara vurdum kendimi... Artık eskisi gibi ağlamıyorum, besteler yapayım diyorum bunca şarkı içinden şarkı beğenemiyorum... Denemedim değil hani ama o kadar iyi anlatamıyor duygularımı benim yazdıklarım bile...

Nereden anlasın alem beni... Bende eriyen sen olduktan sonra...

Ne bilsin dost halimi, gülümseyen yüzümün ardına bakamıyor ki...
Herkesin bir derdi var ilgilenmez benimle kimse...
Ben bile dinlememişim kendimi bunca yıl...
Kime kızayım bu saatten sonra...

Başka dünya yok ölmeden ayrılamayız... Bu gezegende nerede olsak aynı göğe bakacağız... Aynı suyu içecek, aynı ayın mehtabında yürüyüş yapacak, aynı şarkıları dinleyecek, aynı filmleri izleyeceğiz... Ne çok şey yapacağız birlikte bir bilsen...

Hele aynı şehrinde bu ülkenin, aynı saatte akşam olacak, aynı saatte güneş doğacak... Sen, benden uzakta olduğunu mu sanıyorsun...

Aramıyorsam,
Gelmiyorsam,
Sormuyorsam,
Unuttum diye değil...
Sıkıldım diyedir...

Sıkıgan bu ruhu affedecek misin? Seni yaralı bırakıp giderken, en çok kendimi kanattım ben, inanır mısın? Hangi alkol uyuşturabilir aşığın aklını... Hangi gece örtebilir üstünü...

Aşk başka, kaçamak başka... Kaçamak yapanlar saklamak ister... Aşık olanlar dünyaya duyurmak... Gazetelerin 3. sayfalarında "aşk kaçamağı yaptılar" türünden bişey değildi bizim ki, gurur duyacağım birşey varsa hayatta oda aşık olabilme yeteneğimdir... Kaçamak yapmayı hiç beceremedim... Zaten meraklısıda değilim...

Gitmek zorunda kalan bendim, gittim... Bu aşık olmadığım anlamına gelmezdi, anlaşılır tarafı zaten yok, anlamaya çalışma...

Ama affet beni...

Her gidiş, bir terkediş değildir...

15 Ocak 2008

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder